Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
Sosyal Medya
Settar Kaya

Paşam, işte İstanbul!

1950 seçimleri, CHP taksimde miting yapmaktadır. Zamanın Valisi Fahrettin Kerim Gökay, İsmet İnönü’yü karşılar, birlikte miting alanına girerler. Gökay, kalabalığı göstererek siyasi tarihimizde yer eden şu meşhur sözü söyler, “Paşam, işte İstanbul”

Ancak seçim sonuçları CHP için hezimet olur, o dönem İstanbul’dan milletvekili çıkaramazlar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan “İstanbul benim aşkım, sevdam” diyor.

İstanbul, 24 yıl Belediye Başkanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak Tayyip Erdoğan’ın kontrolünde kaldı.

2,5 yıldan beri de belediye başkanlığı hariç, yine onun kontrolünde. Belediyeyi ise kendi tabiriyle “Topal ördek” konumuna düşürmek için her engeli çıkardığını da biliyoruz.

Dünkü manzaradan sonra hepimizin Sayın Cumhurbaşkanına şunu söylemek hakkımız doğmuştur;

“Cumhurbaşkanım İşte İstanbul”

Son yağan kar bir kez daha gösterdi ki İstanbul şiirle, iltifatla, sloganla yönetilecek kadar kolay bir şehir değildir. Kaldı ki dünyanın incisi bu şehir Ağaoğlu, Dumankaya, Dap yapı, Cengiz İnşaat vb. dini imanı para olanların insafına terk edilirse olacağı budur.

Kent planlaması ve yönetimi önemli bir bilim dalıdır. Bilime aykırı, siyasi ve rant amaçlı her proje kente Moğol saldırısıdır.

Doğa bu saldırıyı asla karşılıksız bırakmaz, intikamını alır. Ne yazık ki filler kavga edince arada çimenler ezilir. Tıpkı dün zavallı İstanbul halkının ezildiği gibi.

AKP döneminin baskın özelliği, ekonomik büyüme modelinin inşaata dayalı olmasıdır. Bugün duvara toslayan bu modelden en büyük darbeyi alan kent ise İstanbul’dur.

Her bulduğun boşluğa tonlarca demir ve beton anlayışının sonucu dünkü tablodur.

Şairlere, sanatçılara ilham veren o güzelim Çamlıca tepesinin “en büyük camiyi ben yapmış olayım” anlayışıyla yok edilmesi bile dünkü tablonun sorumluluklarının kim olduğunu ispat etmeye yeter.

Şair İstanbul’u tarif ederken “Bu şehr-i İstanbul ki bi mis lü behadır, her semtine yekpare acem mülkü fedadır” demiş.

Ne yazık ki feda edilen “acem mülkü” olmadı, ecdat yadigârı, dünyanın incisi kent ile 3 yılda bir tipiye, sele yele giden Türk insanın malı mülkü oldu.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER