Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
Sosyal Medya
Yasin Ercilsin

Cumhuriyet’in 100. yılı ve Kars’ın 2023 vizyonu

Osmanlı İmparatorluğu’nun da dâhil olduğu 1914-18 yılları arasındaki Birinci Dünya Savaşı sonunda büyük imparatorluklar parçalandı, milliyet esasına dayanan devletler kuruldu. 1919 ile 1923 yılları arasında devam eden Türk Halkı’nın dirlik mücadelesi 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması ile neticelendi.

1924 yılında Kars’a gelen Gazi Mustafa Kemal Paşa, 40 yıl Rus esareti altında kalan Kars’ın yıkımını görmüş ve İsmet Paşa’ya çektiği telgrafta Kars’a atanan idarecilerin milli birlik ruhunu geliştirerek, bölgeyi bilen kişiler olması gerektiğini vurguluyordu.

Gazi’nin Cumhuriyeti; yüzünü Kars’a döndü, kazanan tabi ki Kars oldu.

Ruslar ile yapılan anlaşmalar gereği Kars’ı terk eden yabancı nüfusun evleri Müslüman halka dağıtıldı. Bu süreçte damızlık hayvan yetiştiriciliği için boğa çiftliği, süt fabrikası, çeşitli kooperatifler kuruldu.

Çiftçinin ekim dikim yapabilmesi için halka toprak dağıtıldı. Iğdır Ovası’nda Rus pamuğu yetiştirilirken diğer taraftan pirinç ekimi desteklendi. Kars merkeze Borluk suyu taşındı. Cumhuriyetin güzide kurumlarından Kars Halkevi, Kızılay gibi kurumlar vasıtasıyla toplumun kaynaşması ve gelişmesi için büyük çabalar sarf edildi. Cihangirzade İbrahim Bey, Akif Eyidoğan, Esat Oktay gibi yerel yöneticiler ve toplum öncüleri şehrin çehresini değiştirmek için yoğun çaba harcadı.

Peki sonra ne oldu?

1939 yılında başlayan İkinci Dünya Savaşı tüm dünyayı sararken Cumhuriyet Türkiyesi de bu durumdan etkilendi.

Ekonomik darboğaz, sınırlara dayanan savaş en büyük etkisini Kars’ta da gösterdi. Zira Rus lider Stalin 1945 yılında Türkiye’den toprak talebinde bulunarak; İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının ve Kars’ın Rusya’ya verilmesi gerektiğini dile getiriyordu.

Savaşın pençesinde acı çekmiş Kars halkı yıllarca bu savaş tedirginliği yaşadı. 1952 yılında Türkiye’nin NATO’ya girmesi ile “Kars” cumhuriyetin sınırdaki ileri karakolu oldu.

Kars için zorlu yıllar başlıyordu. Demokrat Parti döneminde kapatılan Halkevleri sınırda her an savaş ilmeği boynunda yaşayan Kars halkının heyecanını düşürmüştü. Şehirde Cumhuriyet Bayramları’nın kutlamaları da eski ihtişamından uzaklaşmıştı. Hatta 1960 Darbesi’ni yapan Milli Birlik Komitesi Başkanı Cemal Gürsel bile muhalif askeri kurmayları Kars Kalesi’ne hapsedelim gibi bir öneri de bulunmuştu.

Bu durum dahi Atatürk sonrası cumhuriyet idaresinin Kars’a bakışını göstermek için yeterli idi.

1960 ile 1980 yılları arasında ülke genelindeki sağ-sol kavgasından tabi ki Kars da nasibini aldı.

Durum o kadar vahimdi ki dönemin Iğdır Belediye Başkanı Milliyet Gazetesi’ne verdiği röportajda “Pasaport alıp Rusya’ya gidebiliyorum, fakat Kars’a gidemiyorum.” demekteydi.

12 Eylül 1980 Darbesi Cumhuriyet Türkiye’sinin sırtına bir balyoz gibi inerken Kars’ta 1980 kışında yakacak kömür bile bulunamıyordu. Koca şehir donma riski ile karşı karşıyaydı. Hatta şehirdeki ordu birlikleri köylerden yakacak temini için çabalıyordu.

Nihayetinde 1991 yılında Sovyetler Birliği dağıldı. Sovyetler Birliği’nden ayrılan Ermenistan yeniden Kars’ın komşusu oldu.

Cumhuriyet Türkiye’si unutulan Kars’a yeniden yüzünü döndü. 1992 yılında Kafkas Üniversitesi açıldı. Doksanlı yıllar şehrin psikolojik açıdan toparlanmasına zemin hazırlarken, 2000’li yıllar şehre yeniden ivme kazandıracak potansiyeli hazırladı.

Ani Şehri turizme dokusuna kavuşturulmaya, Sarıkamış kış turizmi açısından değerlendirilmeye çalışıldı. Kars Havalimanı yeniden tanzim edildi.

Ancak bu çaba ve gayretler Kars’ın büyük potansiyelini hiçbir zaman tam manasıyla istenilen seviyeye ulaştıramadı.

Zira şehrin giriş ve çıkışı hep tek yönlü oldu. Türkiye’nin neresine giderseniz gidin Kars her zaman Erzurum üzerinden tarif edildi. Çocukluğumuzda TRT’nin verdiği hava durumunda bile bazen Kars olmazdı. Erzurum’un hava durumu takip edilirdi.

2000’li yılların başında Kars Cumhuriyet Lisesi’nde okurken Kars bizim için bir sevda olsa da “hayal kırıklığımızın başkenti olmaktan öteye gidemezdi.”

Ancak Cumhuriyetimizin 100. yılına gireceğimiz şu günlerde yüzyılın fırsatı denilebilecek yeni bir süreç başladı ve bu süreç Kars’ın kaderini değiştirmeye namzet görünüyor. Zira Doğu Kapı’nın açılması bir şehrin belki de bir neslin tarihini değiştirecek… Tabi ki doğru değerlendirilirse…

Kars sokaklarında yetişen biri olarak hayalimdeki, zihnimdeki, gönlümdeki, rüyalarımdaki Kars’ı anlatmak geleceği inşa etmek için kâfi olur sanırım…

Eğer bir hedef ve vizyon çizilecekse bunun adı “Marka Kent Kars” olmalı…

1-Doğu Express’i ile başlayan tren seferleri daha ihtişamlı ve görkemli bir sunumla tanıtılmalı,

2-Kars Kalesi’nden şehri görecek noktalara teleferikler kurularak şehrin Baltık Mimarisi binaları özellikle yaz aylarındaki yeşilliği turizme açılmalı,

3-Kale ve etrafındaki tabyalar tarihi dokuya uygun yeniden restore edilmeli, tarih ve kültür otağı haline getirilmeli,

4-Kars yaylaları, Aygır Gölü ve çevresi gibi bölgeler yaz kampları için uygun hale getirilmeli ve genç nesillere uygun doğa parkları inşa edilmeli,

5-Kars Kazı’na son zamanlarda talep artmış iken piyasaya doldurulan Çin ve İran kazının etkisinden kurtarılmalı ve Türkiye’nin bütün peynir ihtiyacını karşılayacak potansiyeli olan Kars’a daha büyük bir peynir müzesi kurulmalı… Kaz ve Peynir, Kars’ın marka yüzü olmalı…

6- Kars Kalesi’ne şehrin tarihine bizleri götürecek üç boyutlu gözlükler ile gezinti yapılacak stüdyolar kurulmalı…

7- Kars merkezde bulunan koruma altında fakat işlevsiz durumda olan onlarca tarihi bina işlevsel hale getirilmeli…

8-Faik Bey Caddesi sizce de bir tramvay hattı için uygun bir yer değil mi?

9- Özellikle Doğu Kapı açıldığında gelecek turist potansiyeli hesap edilmeli buna uygun sağlık, konaklama, hizmet gibi sektörlerde büyük planlamalar yapılmalı…

10- Herhangi bir spor dalında (ki buna en uygun futbol gözüküyor) Türkiye Süper Liglerinde mücadele edebilecek bir takım kurulmalı…

Tabi bunları başarabilmenin tek şartı var!

Bütün siyasi görüşleri bir kenara bırakarak sadece “KARSLI KİMLİĞİ”ni ortaya çıkarabilmek bütün toplumu tek paydada toplayabilmek…

Şimdi sorabilirsiniz bu nasıl olacak? Akademisyen öğrenci yetiştiren biri olarak “kopya” çekmeyi önermem ancak kafamızı kaldırıp Erzurum, Trabzon, Eskişehir gibi şehirlere bakmak yeter belki……

Son olarak binlerce kitapla dolu büyük bir kütüphane benim gibi köylü çocuklarının eğitimi için elzem…

YORUMLAR

Bir adet yorum var

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER