Mahmut Esat Güven

Necmettin Erbakan hocamızın ‘devlet kadrolarının tayini’ konusundaki örnek tutumu

Refah-Yol hükümeti kurulmadan önce, Refah Partisi ile ANAP‘ın koalisyon hükümeti kurmaları söz konusuydu. Ancak ülkedeki egemen sınıflar, Refah Partisi‘nin içinde bulunacağı bir hükümet modeline sıcak bakmıyorlardı.

ANAP ile hükümet kurma çalışmalarının olumlu neticeleneceği beklentisi hakimdi. Önümüzdeki hafta başında Mesut Yılmaz‘la bir araya gelineceği hesaplanıyordu. Biz hafta sonu Cumartesi günü, Erbakan Hoca (Allah (cc) rahmet etsin) başkanlığında il başkanları ve müfettişleri toplantımızı gerçekleştirdik.

Hoca, koalisyon hükümetinin kurulacağından emin gözüktüğü için, toplantıda teşkilatlar olarak iktidar döneminde neler yapmamız gerektiğine dair açıklamalarda bulundu. Hocanın yaptığı konuşmada en ilgimi çeken nokta ise, devlet kadrolarının tayini ile ilgiliydi.

Hoca bu konuda, “mevcut yöneticilere bakacaksınız. Eğer görevinde başarılıysa, dürüstse, halk makamına rahat girip çıkabiliyorsa, o bürokratın siyasi görüşü ne olursa olsun, o bürokratla işiniz olmayacak. Rüşvet yiyor, işinin ehli değil, halkla uzaksa bu yöneticileri de bize bildireceksiniz.” diyordu.

Hocanın tutumu Refah- Yol hükümeti zamanında da değişmedi.
Bu dönemde de teşkilatlara her zamanki gibi yapılması imkansız görevler verilir, il başkanı veya müfettişi olarak ileri sürdüğünüz bir talep karşısında Hoca kahverengi defterini açar, başlardı talepte bulunan kişiyi azarlamaya… Defterde teşkilatın görevlerini ne kadar yerine getirdiğine bakar, “Evladım.! Sen devlet işleriyle meşgul olacağına önce git teşkilatının işleriyle meşgul ol. Üye eksik, müşahit eksik, Milli Gazeteyi yönetimden şunlar okumuyor” der, sonunda bizi kıtır kıtır keser elden bırakırdı. Allah rahmet etsin.

Hoca dışında, biz de dahil olmak üzere kadro tayinleri konusunda bütün partilerin davranışları aynı. Bir ilçe başkanı bulunduğu ilçenin kaymakamına kadar değiştirip, istediğini getirebiliyor. Bir il başkanı istediği tayini yapıp, bulunduğu ilde devlet kurumlarını yönlendirebiliyor. Haydi il, ilçe başkanları emekli vali veya kaymakam olsa neyse… Devlet kapısına sadece vergisini yatırmaya giden sıradan esnaflar… Belediye başkanları belediye başkanı değil; sanki ilin, ilçenin ağası… Gelsin Tatlıses, gitsin Sibel Can… Bol bol konser…

Halkımız genelde ehlikeyf, konserlere bayılıyorlar… Sorduğunuzda, yol yok, su yok ama belediye başkanları çok iyi çalışıyor!

Vekillerimizi hiç sormayın! Millet sanki vekilin kendisini değil, sülalesini vekil seçmiş… Vekilin uzaktan dıdısının dıdısı dahi vekil hesaplarda dolaşıyor ve nemalanıyor.

Her vekil devlet dairesine kendi adamını vermenin peşinde…. Bunları söylerken bu bir genelleme değildir. Elbette işlerini düzgün yapan her kademede arkadaşlarımız mevcuttur. Onlara sözümüz yok. Ancak yazılanlar da yaygın davranışlardır.

Önümüzdeki seçimler Türkiye‘nin geleceği ile ilgili hayati önem taşımaktadır. Genel Merkezde özellikle teşkilat başkanlığı bu yanlışların önlemini almalıdır. Genel Merkezde oturup, birkaç kişiyle konuşarak teşkilatları yönlendirmeye kalkmak, geçerli bir uygulama değil, vebaldir.