Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB), 1991 yılında dağılınca ortaya 15 tane bağımsız devlet çıktı. Bu devletlerden bir tanesi de Azerbaycan‘dı. Azerbaycan bu süreçte büyük ızdıraplar yaşadı.
1990’da Kağızman lisesi 3. sınıf öğrencisiydim. Her akşam Kars Caddesindeki Merhum Ferzende Ataş abiye ait çay kıraathanesine gidip TRT 1‘deki 20:00 bültenini takip ederdim.
Rus silahlı güçleri Azerbaycan‘da katliamlar gerçekleştiriyordu. Bir gün TRT‘ye Azerbaycanlı bir hanım kardeşimiz telefonla bağlandı. Bir taraftan hıçkıra hıçkıra ağlıyor diğer taraftan Türkiye’ye “bize sahip çıkın” diye yalvarıyordu.
O hafta karlı havalara rağmen Kağızman Belediye Başkanı Sayın Osman Nihat Yüce, Azerbaycan’a destek amacıyla SSCB‘ye tepki mitingi düzenledi ve Belediye Sarayı balkonundan içimizi ferahlatan bir konuşma yaptı. Yüce’den sonra da ANAP’ın merhum ilçe Başkanı, muhterem büyüğümüz Yaşar Aras kürsüye geldi.
Kürsülerin bülbülüydü. Unutmayacağım muhteşem bir öngörüyle, “Gorbaçov tankların kardeşlerimiz öldürüyor. Zalimsin ve bilesin ki çok yakında yok olacaksın” dedi.
Hakikaten öyle de oldu. Bağımsızlığına kavuşan Cumhuriyetlerden 5 tanesi Müslüman Türk Cumhuriyeti’ydi. (Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Azerbaycan)
***
Azerbaycan yer altı ve yer üstü kaynakları ile stratejik bir ülke. Özelde Türkiye’yi genelde ise tüm İslam dünyasını Kafkasya’ya bağlayan bir anahtar rolünde. Türkiye açısından çok daha kritik bir öneme sahip. Kuruluşundan itibaren “tek millet iki devlet” perspektifiyle Türkiye ile yoluna devam etmekte.
SSCB’nin dağılması süreci ile birlikte, Ermenistan, 1991’den itibaren Azerbaycan‘ın kalbi mertebesinde olan Dağlık Karabağ bölgesini işgal etmeye başladı. Tüm küffar Ermenistan’ın arkasındaydı.
Sırasıyla 1991’de Hankendi’ni, 1992’de Şuşa ve Hocalı’yı işgal etti. Daha sonra Laçin, Hocavend, Kelbecer ve Ağdere‘yi de ele geçiren Ermeniler, 1993’te Ağdam‘a girdi. Ağdam‘ı, Cebrayil, Fuzuli, Gubadlı ve Zengilan illerinin işgali izledi.
Hocaali’deki katliamlar tam bir soykırıma dönüştü. 1 milyon Azerbaycanlı kardeşimiz topraklarından göç (kaçkın) etmek zorunda kaldı.
Azerbaycan yeni kuruluyordu. Ordusu henüz yoktu. Komünizmin çizmeleri altında manevi dejenerasyondan yeni çıkmıştı.
Türkiye ise maalesef batı taklitçisi zihniyetlerin yönetimde olduğu bir dönemi yaşıyordu. Çok basit konularda bile bir şey yapamıyordu.
1974 Kıbrıs Barış Harekatı‘nı gerçekleştirmiş genç Cumhuriyet, bu uydu yönetimlerin korkaklığıyla kurucu Cumhurbaşkanı merhum Ebulfez Elçibey’in yaralıları taşıma için talep ettiği 5 tane helikopter talebini dahi karşılamıyordu.
***
Öte yandan bu işgal sırasında Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti‘nin Azerbaycan ile olan kara bağlantısı da Ermenistan tarafından işgal edilmişti. Ancak 30 yıla yaklaşan bu süreçte Azerbaycan, siyasal, ekonomik, savunma gibi alanlarda çok yol kat etti. Başta Türkiye olmak üzere çeşitli ülkelerde 10 binlerce öğrenci yetiştirdi. İşgalin zillet, bağımsızlığın şeref olduğu bilinci hep canlı tutuldu. Bütün bu gelişmeleri pekiştiren, geliştiren bir lider yetişti; O da İlhan Aliyev…
Aldığı eğitim, milli bilinci ve yabancı dillere olan vukufiyeti’nin yanı sıra Türkiye ile olan stratejik işbirliğini de daha da geliştirdi. Babası merhum Haydar Aliyev’in Karabağ vasiyeti hep kulağına küpe oldu.
Oğul Aliyev‘in bu liderliği geliştirebilecek potansiyele sahip olduğunu bana 20 yıl önce ANAP’ta Milletvekilliği yapan ve şu anda Ak Parti İstanbul Milletvekili ve Türkiye-Azerbaycan TBMM Dostluk Grubu Başkanı Sn. Şamil Ayrım anlatmıştı.
Aliyev’in ön görüsü ve Karabağ’ın bağımsızlığı için verdiği mücadele taktire şayandır. 2016′da Karabağ’a düzenlediği operasyonlarda işgal altındaki toprakların %12‘sini geri aldı. Minsk grubu devreye girdi ve tekrar ateşkes ilan edildi. Minsk grubu Karabağ sorununda olumlu bir gelişmeyi kaydedemedi.