Erbakan Hocamızın 1969’da Konya Bağımsız Milletvekili adaylığında bir numaralı destekleyicisi Ali Güneri abimizdi. Milli Görüş Hareketinin kurucularından… Hocamızın kendisine ayrı bir sevgi ve muhabbet beslediğini yakinen görmüş olanlardanım.
Erbakan Hocamızdan sonra Süleyman Arif Emre, Fehim Adak, Şevket Kazan, Ahmet Tekdal, Osman Yumakoğulları, Lütfü Kibiroğlu, Mehmet Batuk, Musa Demirci, Prof. Dr. Arif Ersoy, Ömer Faruk Ekinci, Ferhat Koç abilerimiz birkaç yıl içerisinde aramızdan ayrıldılar ve ahirete irtihal ettiler.
Bu kervana geçtiğimiz günlerde Ali Güneri abimiz de katıldı. Başta Hocamıza ve tüm vefat eden dava büyüklerimize Cenabı Allah‘tan rahmet diliyorum.
Ali abinin adını çocukluğumdan beri duyuyordum. Ancak yüz yüze görüşme imkanım Refah Partisi‘nin kapanmasına yakın günlerde Refah Partisi Genel Merkezi‘nde oldu. Doğrusu Erbakan Hocamızın kendisinden çok bahsetmesi, kendisini daha yakın tanıma isteğimi artırıyordu.
Erbakan Hocamızın, “Vitrinde bulunmak bir marifet değil, mutfakta terlemek lazım.” sözü, adeta Ali abiyi tarif ediyordu.
Milli Görüş, hatipleriyle meşhurdu. Ali abiyi bu konuda çok merak ediyordum. Milli Görüş Hareketinin kuruluşunun 40. yıl dönümü Konya‘da gerçekleşti. Hocamızdan önce harekatın öncülerinden birkaç tanesinin hitaplarını dinledik.
Ali abi kürsüye geldi. Hakikaten muhteşem bir konuşma yaptı. Hayranlığımı Ankara‘ya dönüş yolunda Ali abimizin kıymetli evladı, 54. Refah-Yol Hükümeti Devlet Bakanı ve o dönem Genel Başkan Yardımcımız Teoman Rıza Güneri abiyle paylaştım.
O da camiamızın Ali abimizi bu yönüyle tanımadıklarını ve esasen bu durumun onun tercihi olduğunu söyledi. Ancak Milli Nizam ve Milli Selamet Partilerinin Konya İl Başkanlıklarını yaptığı dönemlerde büyük bir titizlikle konuşmalarını hazırladığını, yapacağı konuşmaları önce teyp kaydına aldığını, dinledikten sonra yaptığını ifade etti.
Rahmetli Ali abi ile yaşadığım bir anıyı siz değerli okuyucularımla paylaşmak isterim. Dönem Fazilet Partisi dönemiydi. Oğuzhan abinin başkanlığında parti içi eğitimi yapılıyordu.
Ben de genel merkez koordinatörlerdendim. Konya‘da görevliydim. 1999 yılının ağustos ayıydı. Konya il başkanımızla bir türlü irtibat kuramadım ve Konya‘ya hareket ettim. İl Başkanımızın özel kaleminde uzun bir süre bekledim.
Başkan eğitimi sonbaharda yapacaklarını, görüşmek için müsait olmadığını, Özel Kalem Müdürü vasıtasıyla iletti durdu. Ben de görüşmeden il binasından ayrılmayacağımı kararlıkla ortaya koydum. Ve nihayet görüşmemiz gerçekleşti.
Başkan bana, “Burası Konya. Konya’nın önemini bilmiyor olabilirsin, biz kararlarımızı Ali abi ile alırız. Genel Merkez de bize karışmaz,” dedi.
Ben bu tutumun Genel Merkez tarafından kabul edilmeyeceğini söyledim. Başkan hemen telefonu aldı Oğuzhan Asiltürk Beyi aradı. Oğuzhan Bey kendisine “Atıf, Genel Merkez Yetkilisidir, onu dinle” deyince, bana “Arkadaş, hazırlığımız yok, biz bu eğitimi sonbaharda Alanya‘da yapacağız. Ali abiyi nasıl ikna edeceğim” dedi.
Ben de Ali abiyi ziyaret edip benim kendisine konuyu anlatmam teklifinde bulundum.
Başkan kabul etti. Gülerek, “Eee fırçayı sen yiyeceksin,” diye söylendi.
Bana mihmandarlık yapan Konya Eğitim Koordinatörü Mevlüt Koç abi randevuyu ayarladı ve yola çıktık. Mevlüt Hocam yolda beni uyarma ihtiyacı duydu.
Rahmetli Ali abinin yanına vardık. Ofisi şark köşesi şekilde çok güzel bir şekilde dizayn edilmişti.
Kendimi tanıttım ve hikayeyi kendisine özetledim. Sonbaharda geniş katılımlı eğitim seminerinin doğru olacağını, ancak Genel Merkezin talimatının da yerine getirilmesinin davamız açısından önemli olduğunu ifade ettim. Mevlüt abi teredütlüydü.
Ali abinin gözlerinden bir iki damla gözyaşı döküldüğünü gördük. Ben susunca “Evladım nereden mezunsun?” diye sordu. Ben de “Efendim, Pakistan mezunuyum.” dedim.
“Oğlum sen konuşunca bir anda 69 yılına gittim. Hocamızın programlarını koordine edecek eğitimli bir genç aradık durduk. Bu kısa brifingle, şuurla prensiplerimiz ortaya koyuldu. Hamdolsun bu günleri bize gösteren Rabbimize. Allah sayınız artırsın.” dedi.
Bunun üzerine “Üstadım, Erbakan Hocamızın başta El-Ezher olmak üzere birçok İslam ülkesine İslami ilimleri öğrenmeleri için gönderdiği öğrenciler artık birer birer mezun olup ülkeye hizmet etmek üzere dönmekteler.” dedim.
Mevlüt abiye döndü ve “Hemen teşkilata haber verilsin, bu eğitimi yarın yapacağız. Ve sonra da daha geniş katılımlı bir şekilde Alanya‘da yapacağız.” dedi. ,
Ertesi gün 120 kişilik bir grupla bir salonda ağustosun o kavurucu sıcağında üç günlük bir eğitim programı yaptık. Daha sonra da sonbaharda Alanya‘da 750 kişilik tüm teşkilat mensuplarının katılımıyla ikinci eğitim çalışmamızı yaptık.
Not: Yakında Şevket Kazan abiyi yazacağım inşallah.