Milli Görüş hareketinin kurucu lideri ve 54. Hükümetin Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın ölümünün 10. yılı vesilesiyle Saadet Partisi‘nin düzenlediği anma töreninde, 9 siyasi partinin bir araya gelmesinden memnuniyet duyduğunu belirten Temel Karamollaoğlu, “Bu imkânın var olduğunu, bunun sağlanabileceğini, bunu sağlayacak olanların da Millî Görüşçüler olduğunu bütün Türkiye, bütün dünya gördü. İnşallah bu ciddi bir hamle olacak ve arkası da gelecektir diye ümit ediyorum.” dedi.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN OĞUZHAN ASİLTÜRK’Ü ZİYARETİ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu (YİK) Başkanı Oğuzhan Asiltürk‘ü evinde ziyaret etmesine de değinen Karamollaoğlu, görüşme öncesinde ve sonrasında Asiltürk ile konuştuğunu ve bu görüşmeden önceden haberi olduğunu dile getirdi.
“CUMHURBAŞKANININ SEÇİLME İHTİMALİ ÇOK ZAYIF GÖZÜKÜYOR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan‘ın bir arayış içerisinde olduğunu ifade eden Temel Karamollaoğlu, “Özellikle Meclis’te çoğunlukları olmasına rağmen MHP ile birlikte, bunu uzun zaman devam ettiremeyecekleri çok açık bir şekilde gözüküyor. Bugünkü iktidardan, Sayın Cumhurbaşkanının yönetiminden memnun olanların nispeti de her geçen gün azalıyor. Bir seçime gidilse yeniden Sayın Cumhurbaşkanının seçilme ihtimali çok zayıf gözüküyor. Elbette bu ortamda birtakım temaslarda bulunarak destek arayışına ihtiyaç var. Ancak bizim de kendi prensiplerimiz var. Ben bunu geçmişte Sayın Cumhurbaşkanını ziyaret ettiğim zaman da, geçmiş seçimlerden önce de, referandumdan önce de çok açık olarak söyledim. Belli şartlar yerine gelmeden bizim bu konuda bir adım atmamız mümkün değil.” diye konuştu.
HDP’Yİ KAPATMA TARTIŞMALARI
Saadet Partisi lideri, son dönemde sıkça gündeme gelen HDP‘yi kapatma tartışmalarına da değindi.
“Biz siyasi görüş olarak 4 kere kapatıldık Anayasa Mahkemesi tarafından. Bunun isabetli bir yol olmadığını görüyoruz. Bir faydada sağlamıyor” diyen Karamollaoğlu, ancak alenen terörü destekleyen bir tavra da müsaade edilmemesi gerektiğine dikkat çekti.
“SEÇİM BARAJI YÜZDE 1’E DÜŞÜRÜLMELİDİR”
Öte yandan Türkiye’de seçim barajının mutlaka kalkması gerektiğini de vurgulayan Temel Karamollaoğlu, “Bizim bir önerimiz var. Aslında seçim barajı diye bir baraj olmamalı. Ancak her aklına esenin ben de seçime giriyorum dememesi için de belki yüzde 1’lik bir baraj konabilir. Bunun üstüne çıkmamalı. Yüzde 3 mü, 2 mi, 5 mi olsun, herkes fikrini söyleyebilir. Benim kanaatim seçmenin yüzde 5’i bugünkü şartlarda 2 buçuk 3 milyon insan demek. Siz 2 buçuk 3 milyon insanın düşüncesinin Meclis’te gündeme gelmesini arzu etmiyorsunuz. Olmaz. Onun için mutlaka bu yüzde 1 ihmal edilebilir bir rakamdır. Seçime alelusul herkes girsin ve karmaşa doğsun dememek için belki ihtiyaç vardır. Onun ötesinde de bir engel olmamalıdır.” dedi.
GARA OPERASYONU
Saadet Partisi lideri Karamollaoğlu, PKK‘nin elinde tuttuğu 13 kişiyi katletmesiyle sonuçlanan Gara operasyonuna ilişkin ise şunları söyledi;
“Çok riskli bir operasyon olduğu belli. Yani mağaralarda adeta yer altında muhafaza edilen insanlar var. Rehin tutulan insanlar var. Onları kurtarmak için yapılacak askeri bir operasyon daima ciddi risk taşır. Bu bilinmeliydi. Ordumuz bu konuda çok ciddi bir mücadele veriyor. Ordumuzun da bu konuda yıpratılmasını, bir töhmet altında bulundurulmasını arzu etmiyorum. Bundan dolayı da Gara operasyonunda taktik bir hata yapıldıysa ümit ediyorum ki önümüzdeki dönemde telafi edilir. Edilmesi icap eder. Ama acı bir manzarayla karşı karşıyayız. Bu kadar insanımız hayatını kaybetti. Elbette bunun da kendi içinde muhasebesinin yapılması gerekir. Ama ordumuz bunu kendi içinde yapmalıdır diye düşünüyorum. Çünkü buraya eğer siyasi bir müdahale olduysa bu endişe vericidir işte. Sayın Cumhurbaşkanın müjde vereceğini açıklaması gibi tartışmalar, hep acabalı sorular. Bu acabalı soruları sormak da bize bir çözüm getirmez. Ama bu çok büyük bir derstir.
“SAYIN ERDOĞAN ‘BEN MÜJDE VERECEĞİM’ DİYE DÜŞÜNEREK HAREKATIN YAPILMASINA DİREKTİF VERDİYSE BUNU HESABINI VEREMEZ”
Benim gördüğüm kadarıyla mağaralarda adeta esir tutulan insanları kurtarmak askeri operasyonla çözülecek, halledilecek bir iş değil. Yani böyle konularda diplomasi daima daha fazla meyve verir. Netice alınabilirdi diplomasiyle. Bundan dolayı burada yaşadığımızdan çok büyük bir üzüntü duyuyorum. Ama şu ortamda da eğer Sayın Erdoğan ‘ben müjde vereceğim’ diye düşünerek böyle bir harekatın yapılmasına kendisi direktif verdiyse bunun hesabını veremez.”
İşte Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun açıklamalarından önce çıkanlar;
SAADET PARTİSİ’NİN ERBAKAN’I ANMA TÖRENİ
“Beni sevindiren husus, Erbakan Hocamızın bir bakıma hatırasını yad etmek, aynı zamanda da onun gösterdiği istikamette mesafe kat edebilmek için geçmişte hocamızla beraber koalisyonlar kurmuş, iktidar olmuş ya da muhalefette bulunmuş, birbirlerinin fikir ve düşüncelerini irdelemiş, tenkit etmiş olan siyasi partiler bir araya gelebildiler ve hocamızın bu yaklaşımının ne kadar önemli olduğunu herkes kabul etmiş oldu. Elhamdülillah Millî Görüş’ün hem temsilcisi hem de Millî Görüş fikrinin savunucusu olan Saadet Parti‘miz de Türkiye’mizin gündemine oturmuş oldu. Biz inanıyoruz ki bugünkü şartlarda Saadet Parti’miz Allah nasip eder de milletimiz tarafından görevlendirildiğinde sadece tek başımıza çalışmayacağız. Bütün siyasi partilerle yeri geldiğinde istişare edeceğiz, zaman zaman bir araya geleceğiz. Belki bizi tenkit edecekler, belki bize karşı tavır sergileyecekler, aldığımız bazı kararları beğenmeyecekler. Ama biz bunu kavga ederek değil, müzakere ederek yürüteceğiz. En önemli olan husus o.
“BUNU SAĞLAYACAK OLANLARIN MİLLİ GÖRÜŞÇÜLER OLDUĞUNU BÜTÜN DÜNYA GÖRDÜ”
Onun için diyorum ki Türkiye’nin bugün hemen her alanda ciddi problemleri var. Bu problemlerden halkımız zarar görüyor. Biz bunun üstesinden gelmek istemiyor muyuz? Elbette gelmek istiyoruz. O zaman gelin kavga etmeden bu meseleleri birlikte görüşelim. Bu imkânın var olduğunu ve bunun sağlanabileceğini, bunu sağlayacak olanların da Millî Görüşçüler olduğunu bütün Türkiye, bütün dünya gördü. İnşallah bu ciddi bir hamle olacak ve arkası da gelecektir diye ümit ediyorum.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN OĞUZHAN ASİLTÜRK’Ü ZİYARETİ
Oğuzhan Bey görüşmeden önce bana kendisinin Cumhurbaşkanı tarafından ziyaret edileceğini söyledi. Görüşmeden sonra da kısa bir görüşmemiz oldu. Sayın Cumhurbaşkanının böyle bir ziyarette bulunmasını memnuniyetle karşıladık. Tabi bu birdenbire Türkiye’nin gündemine oturdu. Çünkü bugüne kadar böyle bir manzarayla karşılaşmamıştık. Zaman zaman ben kendisini ziyarette bulundum. Zaman zaman Recai Bey (Recai Kutan) ile Oğuzhan Bey ile görüşmeler oldu ama bu tarzda bir görüşme olmamıştı. Bundan dolayı Sayın Cumhurbaşkanının bir arayış içerisinde olduğunu görüyoruz. Özellikle Meclis’te çoğunlukları olmasına rağmen MHP ile birlikte, bunu uzun zaman devam ettiremeyecekleri çok açık bir şekilde gözüküyor. Bugünkü iktidarın Sayın Cumhurbaşkanı yönetiminden memnun olanların nispeti de her geçen gün azalıyor. Bir seçime gidilse yeniden Sayın Cumhurbaşkanının seçilme ihtimali çok zayıf gözüküyor. Elbette bu ortamda birtakım temaslarda bulunarak destek arayışına ihtiyaç var. Ancak bizim de kendi prensiplerimiz var. Ben bunu geçmişte Sayın Cumhurbaşkanını ziyaret ettiğim zaman da, geçmiş seçimlerden önce de, referandumdan önce de çok açık olarak söyledim. Belli şartlar yerine gelmeden bizim bu konuda bir adım atmamız mümkün değil.
“MECLİS VARMIŞ GİBİ GÖZÜKÜYOR AMA HERKES BİLİYOR Kİ DEVRE DIŞI”
Bir defa şunu gördük; bugünkü yönetim tarzı istesek de istemesek de diktaya doğru yöneliyor. Bir kişi karar veriyor. Onu denetleyecek bir mekanizma yok. Meclis varmış gibi gözüyor ama herkes biliyor ki Meclis devre dışı. Bütçe yapılırken bile Meclis etkili değil. Eğer Meclis herhangi bir şekilde Cumhurbaşkanının gönderdiği bütçe taslağını kabul etmezse hiçbir şey değişmiyor. Yüzde 10 farklılıkla yeniden bütçe varmış, yapılmış, geçmiş gibi kabul ediliyor. Soru önergelerine cevap verilmiyor. Gen soru önergesi zaten yok artık. Bir de Meclis’te Türkiye’nin gündemi tartışılmıyor. Sayın Cumhurbaşkanı tek karar verici olduğu için kendisiyle de kimsenin müzakere etme ortamı yok. Eğer parlamenter sistem olsa veya parlamento yeri geldiği zaman Cumhurbaşkanını hesaba çekecek bir güce sahip olsa parlamentoda bu konular konuşulabilir. Ama böyle bir güç yok. O zaman meseleler basın üzerinden kavgayla yönetiliyor.
“BÖYLE BİR ÇELİŞKİ OLMAZ”
Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı olurken tarafsız olacağı konusunda yemin etti. Ama arkasından Cumhurbaşkanı partili olabilir dendi. Şimdi Cumhurbaşkanı aynı zamanda bir partinin genel başkanı. Nasıl tarafsız olacak? Sıkıntı burada. Yani yetkili kişi Cumhurbaşkanı. Şu anda Cumhurbaşkanı dışında yetkili herhangi bir organ yok. Karar alma, kanun hükmünde kararname çıkarma, tayinlerde bulunma yetkisi olan kimse yok. Cumhurbaşkanı bunu hem Cumhurbaşkanı hem AK Parti Genel Başkanı sıfatıyla yapıyor. Siz yürütmeyi tenkit ettiğiniz zaman, işine geldiğinde AK Parti Genel Başkanı olarak cevap veriyor. İşine gelmediği zamanda Cumhurbaşkanı sıfatıyla da ‘Cumhurbaşkanına hakaret etti’ diye dava açabiliyor. Böyle bir çelişki olmaz. Dünyada yok böyle bir şey. Onun için bu sistemin değişmesi şart. Birinci şartımız bu.
HDP’Yİ KAPATMA TARTIŞMALARI
HDP’nin özellikle bizim davetimize icabet edip gelmesi ve Mithat Sancar Bey’in yapmış olduğu tartışma hakikaten takdire şayan bir konuşma. Bizim prensibimize göre parlamenter sistemde, demokrasinin kâmil manada yerleştiği sistemde parti kapatma, çok ama çok son bir karar olarak ortaya çıkabilir. Ancak parti kapatma aslında ülkenin problemlerini çözmez. Çünkü parti kapatma demek, ‘birtakım problemler var ve bu problemlerde bir anlaşmazlık var’ demek. Esas olan o uyuşmazlık ve anlaşmazlıkları çözebilmektir. Türkiye’nin birliğini ve bütünlüğünü muhafaza ederek…
“TERÖRLE ÜLKENİN PROBLEMLERİ ÇÖZÜLMEZ”
Biz terörün karşısında olmak mecburiyetindeyiz. Terörle ülkenin problemleri çözülmez. Terör, tek başına terör olarak çıkmaz. Terörü mutlaka besleyen, destekleyen uluslararası güçler vardır. Bunları terörist gözüken kesimlerin kendi emellerine hizmet etmeyi değil, kendilerinin o bölgede daha hakim bir noktaya gelmelerini sağlamak için onları desteklerler. Bunun bilinmesi lazım. Türkiye bölünmez bir bütündür. Biz Türkiye’de farklı kanaatlere hatta farklı inançlara sahip olan siyasi partiler olarak bir araya gelip meselelerimiz müzakere etmeye, tabanın vereceği kararla da parlamentoda temsil edilmeye mecburuz ve bu suretle meseleleri çözmeye çalışacağız. Ama bu bütünlüğümüzü ve birliğimizi de muhafaza etmek yine bizim en önemli özelliklerimizden birisidir. Bunları yaparken kavga ederek değil konuşarak, bir araya gelerek, müzakere ederek. Buralarda bazen çok aşırı fikirler ve düşünceler gündeme gelebilir ama biz bunu suhuletle çözmek mecburiyetindeyiz. Onun için bu noktaları ben fazla abartmanın şu anda çok büyük bir fayda sağlayacağı kanaatinde değilim.
“FİKİR VE DÜŞÜNCE HÜRRİYETİ TAHDİT EDİLMEMELİ AMA TERÖRÜ DESTEKLEYEN BİR TAVRA DA MÜSADE EDİLMEMELİ”
“Biz siyasi görüş olarak 4 kere kapatıldık Anayasa Mahkemesi tarafından. Bunun isabetli bir yol olmadığını görüyoruz. Bir faydada sağlamıyor. Bunun için ben ümit ederim ki böyle bir yola girilirse Anayasa Mahkemesi de isabetli bir çizgide karar verir ve ülkemizin geleceği yine teminat alınır. Ama şunu da ifade edeyim; fikir ve düşünce hürriyeti elbette tahdit edilmemeli ama alenen terörü destekleyen bir tavra da müsaade edilmemelidir.”
‘KAYIP TRİLYON’ DAVASI
Erbakan Hocamızla ilgili bazen medyaya bakıyorum ‘trilyonlar ne oldu?’ diye hesap sormaya kalkıyorlar. Utanmadan, bunun ne olduğunu da bilmeden. Trilyonluk dava dedikleri davanın aslı şudur; o zaman biz yüzde 10 barajını geçtiğimiz için parti olarak devlet desteğini aldık. Bu desteğin alındığı yıl bizim için dava açılmıştı. Dava açılınca Erbakan Hocamız bu paranın önünde sonunda bizden alınacağını gördü. Parti teşkilatlarında zaman zaman iller Genel Merkez’e zaman zaman da Genel Merkez illere destek verir. İllerin ihtiyaçları, borçları dikkate alınarak bu para doğrudan doğruya il teşkilatlarına dağıtıldı. Aslında bugünkü para ile bu iş 1 milyon bile değil. 900 küsur bin lira. Ama Erbakan Hocaya hakaret etmek isteyenler utanmadan sanki Hoca’nın bunu kendi zimmetine geçirdiği gibi takdim etmeye kalkıyorlar. Vebal altındalar. Bunu bilsinler. Bir çok kişi de bilmeden bunu böyle söylüyordur. Onun için bunun da hatırlanmasında fayda var. Trilyonluk dava denilen dava o zamanki Refah Partisi’nin, il teşkilatlarına gönderdiği yardımlarla alakalıdır. Bu kadar.”