Nöbetçi Eczaneler
Birkaç günden beri Kars’tayım.
Belediye‘ye kayyum olarak atanan Vali Bey‘in gayreti hissediliyor, yapılan bir şeyler var.
Gelin görün ki Kars Çayı’nın insanı canından bezdiren kokusu, bütün bu yapılanları gözden düşürüyor.
Bugün Deniz Zeyrek de konuyu köşesinde dile getirmiş.
Durum gerçekten çok vahim.
Dünyanın en ilginç kentleri, ortasından nehirler, ırmaklar, çaylar geçenlerdir.
Bu kentleri ‘suyun böldüğü büyülü kentler’ diye tarif ediyorlar.
Venedik, Londra, Paris, Hamburg, St. Petersburg gibi…
Kars da bu şanslı kentlerden biridir.
Ne var ki;
Yüzmeyi öğrendiğimiz, balığını yediğimiz, mahalle çeşmelerinin akmadığı zamanlarda kantarın ucuna takılı kovalarla getirilen suyunu içtiğimiz Kars Çayı‘nın bugünkü durumunu anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalır.
Gelip görmeniz gerekir, tabi mideniz kaldırırsa…
Sadece şu kadarını bilmenizi isterim ki bu Çay‘da artık canlı varlık yaşamıyor.
Bugüne kadar gelen belediye başkanları bize Kars Çayı üzerinde gondollarla gezdirme sözü vermişlerdi.
Hatta iştahımızı kabartmak için, Çay üzerinde gondol ve üzerinde de biz Karslıların olduğu resimler bile göstermişlerdi.
Gondolları onların olsun gardaşım, yeter ki şehri bu zilletten kurtarsınlar.
Bu rezalet hemen her yıl bu mevsimde yaşanıyor. Kimsenin aldırdığı yok.
Çünkü yetkililerden hiç birinin evi çayın kenarında değil.
“Beni rahatsız etmeyen koku bin yaşasın, altta kalanın canı çıksın” anlayışındalar.
Kendimizi Kars Çayı‘na yakın evlerde oturan vatandaşların yerine koyalım.
Şu sıcak havalarda kapılarını, pencerelerini açmalarına imkân yok.
Bu yıl yayılan kokunun boyutu daha da arttı, şehrin her yerinden hissedilmeye başlandı.
Virüs yasaklarının kalkmasıyla birlikte turistler de gelmeye başlayacak, yemin ederim rezil olacağız.
Sorun artık genel sağlığı tehdit edecek boyuta ulaşmıştır.
İnadına Kanal İstanbul yapacaklar, Allah rızası için Kars Çayı‘na da bir arıtma tesisi kursalar fena mı olur?