Yalnızlığın bir diğer adıdır ötekileştirilmek, siz ötekileştirmeyin!
Neredeyse hepimizin duyduğu, kullandığı bir ifade var: “Farklılıklarımız, zenginliklerimizdir.”
Buna bir zenginlik olarak bakmak oldukça zor ama bir o kadar da isabetlidir. İnsanın kurduğu dünyaların, çizdiği dairelerin, kapattığı kapıların ardında daima yalnızlık vardır. Bu sıkıcı ve zor sürecin temelini de ötekileştirilmek dediğimiz olay atıyor!
Kendinden olmayanı, kendisine benzemeyeni, kendisiyle aynı şeyi düşünmeyeni farklı görmek, hoşgörülü karşılamak maalesef mümkün değil artık. Aksine o kimseyi acayip görür, anormal buluruz. Kendisinin düzelmesini, yola gelmesini, aklını başına toplamasını umarız. Kısaca “Sen iyi değilsin, bir doktora görün” deriz!
Doktora görünmesi gerekenler aslında aklı başında olduğunu düşünenler sanırım! Doktora görünmesi gerekenler her şeyin en iyisini bildiğini sananlar, farklılıklara hazmedemeyenler, yeniliğe kör kalanlar, dinlemeyi değil sadece konuşmayı seçenler ve anlamayı anlamayanlar olmalıdır sanırım! Zira edinmemiz gereken en ulvi ahlak, hoşgörü, anlayış olmalıdır.
Karşıyı değiştirmeye çalışırken iyilik yaptığını sananlar sadece bir yanlış sanı gibi küçük hasarları yaratmıyor, daha büyük hasarları da beraberinde getiriyor. Özellikle ruhsal bakımdan hassas kişilerin, değiştirilmeye çalışıldığını hissetmesi o kişi için hızlı bir çöküşün miladı olur. Uyumsuzlukla başlayan bu kötü hislerin içine girme süreci, yanlış adam, beceriksiz adam, kötü adam ve en sonunda da istenilmeyen adam hissiyle gerçek ve doğru bir kimliğin sonunu getirir! Bu sonu hazırlamak istiyor muyuz? Sanırım hayır!
Sevgili dostlarım, hoşgörünün kapıları bir tek doğrulara açık değil, aynı zamanda yanlışlara da açık! Tüm kapıları ve kapılarınızı aralayın, sonuna kadar açın! O kapılarınız kilitli kalmaya devam edecekse, şöyle bitirelim: “Sen iyi değilsin, bir doktora görün!”