İnsan için en güçlü direniş umut iledir. Umut ile bir yaşayış, umut ile bekleyiş insana kazandırır. Öyle ki biz Allah’a inanmışlar için ümitli olmak çok daha kolaydır. Zira Allah Teala’nın “Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyiniz” buyruğu bizler için müjdedir. Zaman zaman günah işlemiş, zaman zaman bataklığa düşmüş biz insanlar için yeni bir kapı, yeni bir başlangıçtır. Öyleyse sığınacak yer ancak ve ancak Allah Teala’nın rahmetidir.
Ümitli olmak yetiyor mu? Elbette hayır! Allah Resulünün de dediği gibi “Müminin silahı duasıdır.” Ve kişi için her an dua, her an yakarış, ümitli olmanın gerekliliğidir, neticesidir. Umudu olmayanın duaya ayıracak lisanı da yoktur vakti de. Kuran-ı Kerim’de biz inananlar için şöyle buyurmuştur Hazreti Allah:
“Kullarım sana, benden soracak olurlarsa, şüphesiz ki ben onlara yakınım. Dua edenin duasına icabet ederim. (Öyleyse) onlar da benim davetime icabet etsinler ve bana iman etsinler ki rüşt ehlinden olsunlar.” (Bakara, 186)
Bu ayetten anlayacağımız en önemli unsur, en önemli eylem imandır. Zira Allah her konunun neticesinde iman etmeyi esas kıldığı gibi burada da iman etmeyi esas kılmıştır. Ayeti kerime, “Bana dua edin, benden isteyin, ben size cevap veririm” dedikten sonra “ancak siz de bana iman edin, siz de benim isteklerimi yerine getirin” diye ayrıca parantez açmıştır. Kısaca Allah’tan istediğimiz her ne ise ilk önce bizim onu Allah’a vermemiz gerekir.
Allah’tan ayıplarının örtülmesini isteyen bir kimse, en evvel eşinin dostunun kusurlarını örten biri olmalıdır. Aksi gibi kusur araştıran, kusurları ifşa eden, kullanan biri olmamalıdır. Allah’tan rahmet isteyen kimse, en evvel etrafındaki her canlıya rahmet duymalıdır. İnsan hayvan ayırmadan her canlıya büyük bir rahmet, erdemli bir tavır içinde olmalıdır. Aksi gibi saygı duymayan, rahmet duymayan, zulmeden, küfreden, ötekileştiren biri olmamalıdır. Allah’tan af dileyen bir kimse, en evvel kendisi affetmelidir; kendisine karşı yapılan hataları, suçları, kusurları…
İşte Allah’ın istediği insan profili budur; merhametli, affeden, kusur görmeyen, incitmeyen, hoşgörülü olan, doğruluk üzerine olan… Allah’ın bizden istediklerine yani Allah’ın davet ettiği yaşam şekline bürünenlerin, Allah’tan istemeye samimiyeti de o kadar çoğalır. Zira dua yapmaya gücümüz çoktur da samimiyetimiz azdır. Bu samimiyeti kazanmanın en evvel yolu da Allah’a karşı Allah’ın isteklerini yerine getirmek, Allah’ın davetine icabet etmektir. Ayette de bize aktarılan açıklama böyledir.
“Ey iman edenler! Allah’a yardım ederseniz O da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır.” (Muhammed, 7)
Hazreti Allah’a yardım, Hazreti Allah’ın emir ve buyruklarını yerine getirmek, iyiliği emredip kötülüğü yasaklamak, insanoğluna karşı iyilik ve hoşgörü içinde olmak, Allah’ın dinini, kelamını yeryüzünde yaymaktır. İşte bizler böyle olduğumuzda ayaklarımız yere sağlam basar.
Bizim dua ederken dikkat edeceğimiz noktalar da bunlardır. İstediğimiz şeyi biz ne kadar yapıyoruz? Duasını ettiğimiz durumun biz ne kadar içindeyiz? Dua ederken Allah’a karşı biz ne kadar samimiyiz? Dua ederken Allah’ın dilediği gibi yani emrolunduğumuz gibi dosdoğru muyuz? Dua ederken ümitli miyiz?
Ümitli olmak güzel şey! Ümitli kalmak çok daha güzel şey. Allah ile kalmış, Allah ile yaşamış bir gönlün refahı, bir kalbin paklığı, bir aklın sağlığı, bir ömrün inşası pektir!
Selam ve dua ile…
YORUMLAR