Sabah namazı için camiye gitmek için hazırlanıyordum. Dışarda da uzun bir aradan sonra yağmur yağıyordu. Varlığın en çok yokluk anında huzur verdiğini söylesem, kimse reddetmez sanırım.
Kapıdan çıktım ve camiye doğru yöneldim. O yoğun yağmura rağmen uzun bir süredir sabah namazında görmediğim Bey Amcayı gördüm cami kapısının önünde ve selamlaşarak içeri girdik.
Ben daha sormadan o söylemeye başladı: “Hocam dedi, sabah bir uyandım ve o kadar uzun aradan sonra yağmurun yağdığını gördüm ve kadar keyiflendim ki. Sonra içimdeki bu huzurun, bu keyfin sahibi Allah geldi aklıma. Dedim ki kendi kendime; ıslansan ne olacak, kalk Allah’a olan borcunu ödemeye git. Elhamdulillah o rahmet yağmurunun altında keyifle çıktım geldim.”
Keyifle dinledim Bey Amcayı. O günden sonra her sabah namazına gelmeye devam etti.
Fıtrat ile beden doğru bir etkileşim kurmuştu. O muazzam şekilde var edilen bedenin başıboş olduğu elbette düşünülemezdi. Ve insanın ilk hali olan fıtratın manasız ve güçsüz olduğu düşünülemezdi. Fıtrat ilk halini buldu, insan fıtratına kavuştu. Hep derim: “Devinimler, doğru insanlar için hep bir fırsattır. Devinimler, doğru insanlar olmak için her daim bir fırsattır.”
Hazreti Allah’ın Bakara süresindeki şu buyurduğu geldi aklıma: “Sabır ve Namaz (Dua) ile Allah’tan isteyeniz. Zira bunlar Allah’a karşı huşu içinden olanların dışındakilere ağır gelir.”
Huşuyu yakalamak bir andır. Huşuyu yakalamak, fıtrata kavuşmaktır. Huşuyu yakalamak, Allah’a varmaktır.” Daha yakın dönem ifadelerinden biriyle açıklayacak olursak huşuyu, “kişinin Allah’a konsantre olmasıdır huşu! Kişinin ibadet ederken değil sadece, dahi yaşarken, dahi nefes alırken, dahi düşünürken, dahi işte ve aşta Allah’a konsantre olmasıdır.” Kişi yaşarken, ibadet ederken Allah’a konsantre bir halde olmazsa, her türlü ibadet her türlü dîni vecibe ağır gelmeye başlar. Bu ağır gelmeler, zamanla bıkkınlığa dahi dönüşebilir.
O zaman ne yapmalı kişi? Allah Teala’nın “Kalpler ancak Allah’ı anmak ile huzur bulur” ayetini hatırlayacak ve tüm dertlerini Allah’a emanet edecek. Emanet edecek ki, Allah da ona ihtiyacı olduğu devayı emanet etsin. Biz değil sadece dertlerimizi, aynı zamanda tüm benliğimizi emanet edeceğiz Allah’a. “Ben dahi benim değil, bittabi senindir” diyeceğiz ve maddede de manada da Allah’a konsantre olacağız; aşk ile, gönül ile…
“Aklı başında olmayanın gönlü, ya aşka düşmüştür yahut aşktan düşmüştür.”
Aklımız Allah’ın, gönlümüz Allah’ın…
YORUMLAR