Tarihi süreç içinde insanlığın gündeminden hiç çıkmayan bir mesele olan göç sorunu, 2000’li yıllarda çoğu dünya ülkelerinde hep gündemde tutulmuştur.
Ekonomik endişeler ve savaş korkusu öncelikli olmak kaydıyla, birçok nedenle bireyler yaşadıkları mekanlardan toplu halde ayrılmaktadırlar.
Tüm dünya ülkelerinde olduğu gibi Afganistan’da da göçün önemli bir sorun haline geldiği söylenebilir. Afganistan, 1979’daki Sovyet işgalinden bu yana 40 yılı aşkın süredir ardı kesilmeyen işgaller, iç çatışmalar ve dış müdahalelerden dolayı silahların hiç susmadığı bir ülke konumundadır.
Afganistan, süper güçlerin çatışma sahası olmasının yanında sosyal, ekonomik ve siyasi istikrarsızlıkla beraber terörle de anılan bir ülke haline gelmiştir.
Her geçen gün artan şiddet olayları, tarihi İpek Yolu’nun geçtiği bir ülke olan Afganistan’ı adeta yaşanmaz bir ülke durumuna getirmiştir.
Ülke içindeki huzursuz ve güvensiz ortam nedeniyle yıllardır göç sorunları yaşayan Afganistan, 20. yüzyılda komşu ülkeler başta olmak üzere dünyanın her yerine göç vermeye başlamıştır.
İlk başta göç merkezi olarak Pakistan ve İran tercih edilmiş, daha sonra ise Türkiye ön plana çıkmıştır. İnsanlar yaşamış oldukları ekonomik, terör, güvenlik sorunları ve iç çatışmaların etkisiyle ülkesini terk etmek zorunda kalmaktadır. Diğer taraftan gelişmiş ülkelerdeki müreffeh hayat koşulları, ekonomik olanaklar ve güvenlik imkânları da bu ülkelere göçü cazip hale getirmektedir.
Türkiye’de son zamanlarda mülteci sorunu tartışılmaya başladı, özellikle siyasetçiler bunu bir oy daha fazla alabilir miyim diye ister Afganistanlı olsun ister Suriyeli olsun ister Iraklı olsun ister başka bir ülkeden gelmiş olsun bunları bir nebze de olsa kullanmak için muhalefet grupları hükümeti, Devleti sıkıştırmaya başladılar.
Bu sebeple ben de Türkiye’deki Afganistanlıların rakamının sayısını gerçekten ne olduğunu araştırmak için bir köşe yazmaya karar aldım.
Burada benim değinmek istediğim iki konu var. Düzenli göç ve düzensiz göç olarak iki aşamaya ayırıyorum.
Düzensiz göç bir ülkeye yasadışı giriş yapmak veya yasal yollarla girip yasal süresi içerisinde çıkmamak anlamına gelmektedir. ikinci ise düzenli göçmenlerdir, düzenli göçmenler ise Türkiye’de yasal yollarla gelenlerdir. Yani vize ile gelir daha sonra ikamet, oturum izni alıp Türkiye’de bir süreliğine yaşayıp ve yaşamını Türkiye’de sürdüren kişilere denir.
Peki Afganistan’dan son yıllarda neden göç arttı, özellikle Ağustos 2021’de Taliban’ın yönetimi ele geçirmesi ile birlikte afganistanlıların karşı karşıya kaldığı risklerin önemli ölçüde arttığı, daha sonra halka yönelik ciddi kısıtlamalar getirdiği intikam cinsiyetleri eski hükümet yetkilileriyle güvenlik güçleri personelinin zorla öldürülmesi, gazetecilerin gözaltına alınması, dayak altına alınması gibi zorunluluklar geldikten sonra 20/30 yaşları arasında gençler Taliban’ın baskılı rejimine dayanmayıp, ülkeyi terk etmeye başladı.
Başta göç idaresi başkanlığı olmak üzere Türkiye’deki sivil toplumlar ve mülteci derneklerin verilerine göre elde ettiğim rakam şu şekildedir;
38 bin 341 uluslararası koruma altında olanlar olup, 54 bin 195 kişi de yasal, ikametle Türkiye’de kalmaktadır.
Muhalefet partilerin söylediği rakamların hepsi gerçek dışıdır. Gelen genç Afganistanlılar çoğunlukla çobanlık yaparak para kazanmaktadır.
Kazandığı parayı geride bıraktığı ailesine gönderen bir Afganlının kime ne zararı olabilir?
İşveren dışında kimse ile muhatap bile olmuyorlar.
Bu yüzden Türkiye’deki Afganistanlılar ne Suriyeli nüfusu kadar fazla ne de zararlıdırlar.
YORUMLAR