Halihazırda Afganistan, İslam Emirliği olarak bilinen Güney Asya’da denize kıyısı olmayan bir ülkedir.
Bu ülkenin Orta Doğu’nun Orta Asya, Doğu Asya ve Batı Asya arasında sınırları vardır.
Afganistan’ın komşuları batıda İran, güney ve doğuda Pakistan, kuzeyde Tacikistan, Özbekistan ve Türkmenistan, kuzeydoğuda Çin’dir.
Afganistan 652.860 kilometrekare yüzölçümüyle dünyanın 41’inci büyük ülkesi ve yaklaşık 39,8 milyonluk nüfusuyla dünyanın 37’nci ülkesi arasında yer alıyor.
Kabil başkent ve en büyük şehridir. Darica, Peştuca ve Özbek Türkçesi bu ülkenin resmi dilleridir, resimi din ise İslam’dır.
Bu ülke 19 Kasım 1946’da Birleşmiş Milletler üyeliğine kabul edildi. Afganistan hükümetinin oluşumu Mayıs 1747’de Nadir afşar (NADİR ŞAH) hükümdarlığı ile başlar ve 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında modern Afganistan’ın oluşumuna kadar uzanır.
1973’te Afganistan’daki monarşinin sona ermesini içeren bir süreçtir. 1973’te Afganistan’da monarşinin sona ermesi ve cumhuriyetin kurulmasıyla başlayıp günümüze kadar olan dönemi kapsamaktadır.
19. yüzyılın sonlarında Afganistan, Britanya İmparatorluğu ile Rusya İmparatorluğu’ndaki büyük tampon devlet arasında bir tampon bölge haline geldi.
1919’da Üçüncü İngiliz Afgan Savaşı ve Rawalpindi Antlaşması’nın imzalanmasının ardından bu ülke dış ilişkiler kontrolünü İngilizlerden geri aldı ve Amanullah Şah tarafından bağımsızlığını ilan etti.
1979’da Sovyetler Birliği lideri Leonid Brejnev’in emriyle, Sovyetler Birliği’nin son lideri Mihail Gorbaçov döneminde bu ülkenin 40. Kolordu kuzey sınırlarından Afganistan’a girdi.
Afganistan Sovyetler Birliği’nin etkisiyle Mayıs Devrimi’nin ardından sosyalist bir yönetime kavuşmuş Cenevre Anlaşması (Nisan 1988/15 Mayıs 1988’de birlikleri ile geri çekildi ve son grup 26 Şubat 1989’da Afganistan’dan ayrıldı.
Bu savaşın sonucunda geriye bir milyondan fazla ölü, beş milyona yakın insan yerinden, edildi. Sovyetler döneminde AB, ABD on yıl öncesinden beri petrol şirketleri ve Amerikalı yetkililer ile Orta Asya ülkelerinin doğal kaynaklarının batı ülkelerine aktarılması için bir alternatif ve harita yolu arıyorlardı. Azerbaycan’ın batısından Gürcistan’a kadar Türkiye’yi de içine alarak oradan da Akdeniz’i, doğudan Kazakistan, Çin ve Pasifik Okyanusu rotasını, güneyden Türkmenistan, Doğu Afganistan, Pakistan ve Hindistan rotasını seçtiler. Sovyetlerden sonra Afganistan Mücahitleri uzun bir savaşa sahne oldu, On yıl boyunca iki milyondan fazla sivil öldürülerek ve beş milyondan fazla insan yerinden edilerek yurtdışına gitti. Birbirini takip eden birkaç darbe ve Mücahitler son olarak Dr. Necibullah hükümetine karşı kazandığı zaferin ardından Afganistan iç savaşı başladı ve Mücahitler çeşitli partiler arasında savaş turlarına girdi. 1370’lerin ortasında, İslamcı kökten dinci örgüt Taliban, Afganistan’ın büyük kısmının kontrolünü ele geçirdi ve sonunda ülkeyi işgal etti, Afganistan İslam Emirliği’nin totaliter rejimi altında yıllarca yönettildi. Ancak 2001 yılında Amerika Birleşik Devletleri liderliğindeki uluslararası koalisyonun saldırısıyla Taliban rejimi sona erdirildi. Aralık 2001’de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Uluslararası Güvenlik Konseyi görevlendirdiği (ISAF) güvenliğin korunmasına Hamid Karzai liderliğindeki Afganistan’ın yeni hükümetine başkan olarak getirildi. Karzai toplamda 13 yıl iktidarda kaldı, karzai döneminde tüm dünyadan Afganistan’a para yağmuru yağdı, milyonlarca para çeşitli yöntemlerle karzai yakınları ve bakanları tarafından yolsuzluk yapılarak paraları yurtiçi yurtdışında aktardı kendilerine köşk ve vilalar aldılar. ABD, AB Japonya, ve daha birçok ülkenin yardım paralarına rağmen 13 yıllık karzai hükümeti hiç bir altyapı ve sağlam ekonomi sistem kuramadı. Eğer karzai döneminde liderler altyapı üzerinde çalışsaydı, Afganistan bugünlere gelmezdi.
2005,te Birleşmiş Milletler, İslam İşbirliği Teşkilatı 77’ler Grubu, Ekonomik İşbirliği Örgütü ve Bağlantısızlar Hareket üyeliğine alındı, son araştırmalar göre Afganistan ekonomisi, Uluslararası Para Fonu’nun 2020 tahminine göre 19.006 milyar dolarlık GSYİH ile dünyada 112. Sırada yer aldı. 2020′ yılının sonlarında Ashraf Ghani hükümetinde Taliban görüşmeleri başladı aslında 2013’ten bu yana Doha’nın himayesinde Afganistan hükümeti, Taliban ve ABD, Fransa, İngiltere, Almanya gibi bir dizi NATO ülkesi ile koordineli olarak görüşmeler yürütüldüğü ve Afganistan dosyasının Katar’ın en önemli siyasi başrolarından biri olduğu biliniyor. 2021 yılında Taliban, Katar’ın doğrudan desteği ve Amerika Birleşik Devletleri’nin perde arkası anlaşmasıyla Taliban Afganistan’ın tekrar kontrolünü ele geçirdi. Taliban geldikten sonra özellikle Şii ve Tacik, özbekleri, yatıştırmaya meyletmiş, baskılar yapmaya devem ediyor, Taliban üyelerinin yurt dışındaki ilişkilere sahip olmasına rağmen şu ana kadar hiçbir ülke onları tanımamıştır. Taliban, şimdiye kadar verdikleri hiçbir sözünü yerine getirmedikleri gibi verdikleri vaatlere rağmen, dünyadaki güç yapısında yaşanan gelişmelere ve taraflar arasında yaşanan çatışmalara bağlı olarak belirsiz ve güvenilmez bir örgüt haline iktidarda kalmaya devam ediyorlar.
Taliban, Afganistan İslam Emirliği adı altında, şiddet, radikal ve ideolojik bir düşünceye dayanarak Afganistan’ın büyük bir bölümünü yönetmeyi başardığı söylenir ancak komşu ülkeler başta olmak üzere özellikle İran, Pakistan Afganistan arasında yakıt, gıda ve bazen sınır ilişkilerinde büyük sorunlar yaşıyor ve Hilmad’ın su haklar meselesi de dahil olmak üzere çeşitli konularda Taliban ile etkileşimde bulunuyor ve görüşüyor.
Taliban Dışişleri Bakan Vekili Amir Khan Mutaki, Al Jazeera ile yaptığı görüşmede şunları söyledi geçtiğimiz günlerde Katar’ın Doha kentinde ABD’nin Afganistan özel temsilcileriyle bir toplantı yaptıklarını ve güzel anlaşmalara varıldığını ve bu anlaşmalar neler olabilir diye ülkeler arasında ve Orta Asya’nın enerji yolu güzergahı mı oluşturyorsunuz? Yoksa Çin ve İran’ı rahatsız etme karşılığında Taliban hükümetini tanımak mı gibi sorular ortaya çıktı, Taliban’ı şu ana kadar hiçbir ülke hükümeti tanıma konusunda razı değil. Taliban Peştun olmayanlar için potansiyel bir tehlike olduğu görülüyor, gelecekte de bu tehlike Afganistan’da kalacaktır. İran’da 4 milyona yakın Afganistan mülteci bulunurken, bunların arasında çok sayıda sağlıklı ve üretken insan da bulunuyor. Başta Batı olmak üzere farklı ülkelerle iletişim kurmak için yoğun çaba sarf etmiş ve etmeye devam ediyor olmasına rağmen, dünya bu örgüt konusunda sürekli uyarıda bulunuyor ve normal uluslararası koşullara uyum sağlamak adına hiçbir adım bile atamayacakları gün geçtikçe ortaya çıkıyor.
YORUMLAR