Yerel seçimler yaklaşırken siyasi partilerin aday belirleme süreci hızla devam ediyor.
Ancak ülke genelindeki neredeyse bütün seçmende enerji ve motivasyon kaybı var.
Kars’taki seçmenlerde de benzer bir süreç yaşanıyor. Fakat Kars halkı için belediye seçimleri uzun yıllardır heyecan taşımıyor.
Bunun en önemli sebebi de parti ve adayların taraftarları dışında toplumun geneline vaat ettiği projelerin olmaması!
Zira Kars’taki kısır siyaset kültürü seçmeni yıllardır “Cambaza bak” sloganıyla oyalayarak, halkı “Ehven-i şer” mantığına hapsediyor.
Yani kötünün iyisini seçmeye zorluyor.
Özellikle varoş kentlerde bir yan kesicilik söylemi olan “Cambaza bak” sloganı Kars’ın adeta kaderini tarif eden bir vecize olmuş durumda.
Zira Cambaz ipte gösterisini sergilerken yerdekilerin bakışlarını ipteki cambaza yönlendirmek isteyen “Yan kesiciler” kalabalığın içinde “Cambaza bak!” diye bağırarak dolaşıyor ve amaçlarına kolayca ulaşmış oluyor.
Peki, Kars’ın içine düştüğü bu darboğazı sorgulamak hepimizin görevi değil mi?
Aday ve siyasi partilerin bu kısır döngüyü kırıp Kars’a hizmet edecek projelerle yarışması gerekmiyor mu?
Karslıların tarihi, doğası ve kültürüyle gurur duyduğu kentlerine yakışacak yöneticiler talep etmesi en doğal hakları değil mi? Her şey bir tarafa çocuklarımızın geleceğinin bu kadar kolay harcanmasına neden sessiz kalıyoruz?
Daha modern ve yaşabilir bir kenti hepimiz hak etmiyor muyuz?
Her adaya; “Projeleriniz nedir? Birçok tarihi yapı kaderine terk edilmiş sizin bu konuda çalışmalarınız var mıdır?” diye sormak hakkımız değil mi?
Temiz içme suyu, yürünecek yol, temiz hava, berrak bir Kars çayı, işsizliğin giderilmesi, marka kent olmak, şeffaf yönetilmek hepimizin isteği değil mi?
Elbette Kars halkının temennisi en iyisidir!
Ancak “Nerede hata yapıyoruz?” diye sormaktan kendini alamıyor insan…
Kars, neden böyle oldu? Bir Yılmaz Erdoğan tirat’ı gibi her şey aslında…
“Sen niye böyle oldun baba? diye başlıyor ve baba devam ediyor…
“Bir at arabası vardı babamın. Ardiyeden odun çekerdi evlere. 11 kardeştik ve hepimizi doyuran yaşlı bir attı. Bir sabah fırtınalı, yağmurlu, berbat bir sabah atımız öldü.
Zıvanadan çıktı babam. Bağırdı, çağırdı bir şeylere isyan etti ama tam neye isyan ettiğini o da bilmedi sonra kayboldu gitti.
Üç gün, dört gün, beş gün uğramadı eve. Biz bir gün evde kuru ekmekle zeytin yiyorduk.
Annem ıslatırdı ekmekleri ama ben kursunu daha çok severim.
Babam geldi elinde bir tepsi baklavayla. Biz tabi baklavayı görünce saldırdık.
Çok da güzel olmayan bir şekilde saldırdık, 11 kardeş baklava yemeye başladık.
Baktık ki bir sorun var şerbet yok baklavada.
Sonra anladık ki babam avare avare dolaşırken bir fırının kapısına beklemiş. Oradan fırına baklava yaptıran adamın elindeki baklavayı çalıp eve getirmiş.
Annem dedi “Bu baklavayı nereden buldun?”
O da dedi ki “Konuşma, benim atım öldü helva yemek lazımdı ben baklava bulabildim. Bize şimdi biraz şerbet yap.”
Annem dedi ki “Ben çalınmış baklavaya şerbet ekleyemem.”
Biz niye böyle olduk bilmiyorum yavrum ama ben o şerbetsiz baklavadan şüpheleniyorum.”
Güzel günlerde buluşmak ümidiyle, yüreğinde Kars sevdası taşıyanlara selam olsun…
YORUMLAR