Tarih boyunca bütün devletlerin genel stratejileri iç ve dış politikaya paralel olarak inşa edilmiştir. Ancak topyekûn mücadele halinin ortaya çıktığı durumlarda ise ülke içindeki karar alıcı siyasi mekanizmalar, kendi gücünü koruyarak hayatta kalabilmiştir.
Mustafa Kemal Paşa bunu iç ve dış cephe kavramları ile izah eder. İç cephe güçlü olduğu müddetçe dış cephenin bir şekilde sağlamlaştırılacağını tezini kabul eder ve öyle de olmuştur. Gazi Paşa askeri deha olmasının yanında siyasi sahada da çoğu kez bu stratejisini hayata geçirebilmiştir.
Cumhuriyet tarihimizde bu cephe kavramına tezi uygulayan ya da başka bir ifade ile kendi gücünü bir şekilde koruyan liderlerden biri de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olmuştur. İttifaklar, partiler, siyasi liderler değişse bile bir şekilde hedefine ulaşmıştır. Yanlış anlaşılmasın Mustafa Kemal Paşa ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan arasındaki bir kıyaslama mümkün olmaz zira her dönemin farklı koşulları var. Fakat gücünü muhafaza ederek politik kabiliyet üretebilme anlayışından bahsediyorum.
Ekonomik, siyasi, sosyal birçok açıdan topluma kazandırdıkları veya kaybettirdiklerinden de bahsetmiyorum!
Sadece lider kalabilme stratejisi, odak ve güç olabilme özelliğini vurguluyorum.
Beğenirsiniz-begnemezsiniz Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya lideri Putin ile birlikte Avrupa ve Avrasya’da iyi ya da kötü uzun yıllardır belirleyici aktörler olarak ön plandalar.
Bu durumun en büyük örneği de 2. Karabağ Savaşı’dır. 2020 yılında Azerbaycan’ın uzun yıllardır sabırla beklediği Karabağ’ı Ermenistan işgalinden kurtarma harekatına Türkiye ve Rusya onay verdi. Hatta Türk kurmayları savaşı yönetilmesinde bizzat bulundu ve gereken bütün askerî teçhizatı sağladılar.
İsrail ise Kafkasya’daki Musevilerin de etkisi ile Azerbaycan’a silah ve lobi desteği verdi. Rusya ise bazı noktalarda çekimser kaldı. Bazı noktalarda ise bölgedeki gücü kaybetme endişesi ile Azerbaycan’ı durdurmaya çalıştı. Karşı ittifakta ise İran, Fransa, ABD ve meşhur Ermeni lobisi vardı. Neticede Karabağ özgürlüğüne kavuştu. Öyle ki Fransa durumu hazmedemedi. 1921 yılında Talat Paşa’yı öldüren katilin heykelini bile dikti!
Saflar bu kadar kesin ve netken Türkiye’de muhalefet yanlış mesajlar verdi. Azerbaycan ve Türkiye’nin stratejisini okuyamadığı gibi bozguna uğramış NATO projelerine göz kırparak alternatif anlayışlara yöneldi!
Bile bile lades dedi. Ve kaybetti.
Örneğin dönemin ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu, 2023 genel seçimlerinin ikinci turuna günler kala gece yarısı Türk’ün yolu diye bir video yayınladı. Ki bana göre seçimi kaybettiren ana olaylardan biri bu idi. Videoda Kemal Bey, İran ve Doğubeyazıt üzeriden Türkiye’ye ulaşacak bir hattan bahsediyordu. Azerbaycan’ı hatta yüz yıl önce Mustafa Kemal Paşa’nın Türk kapısı dediği Nahçıvan’ı da dışarda bırakıyordu. Yani Türkiye, Orta Asya’dan gelecek enerji koridorunu bölgenin güçlü ülkelerinden, Karabağ savaşlarında karşı karşıya geldiğimiz İran’a bırakıyordu. Daha bir kaç gün öncesinde Azerbaycan lideri Aliyev’in Türkiye’de iktidar lehine yaptığı konuşmalara bir kızgınlık veya tepki idi.
Ancak baştan sona yanlış bir stratejik tercih oldu. Neticede seçimin belirleyici aktörlerinden Iğdırlı Sinan Ogan ki Avrasyacı perspektifi büyük ölçüde savunur.
Cumhur İttifakını destekledi ve muhalefet seçimi kaybetti. Dış politikayı okuyamamanın verdiği hatalar zinciri muhalefete seçimi kaybettirdi.
Bir yıl sonra yani bugün yeni bir seçimin arifesindeyiz. Yerel seçimlere sadece günler var. Peki Kafkasya’daki bu fiili durumu kim nasıl okuyor?
Kars ve Iğdır’da süreç nasıl işliyor? Önceliği Iğdır’a verelim zira iktidar uzun bir aradan sonra genel seçimlerde milletvekili çıkarabildi. Ülkü Hanım Cumhur İttifakı adayı olarak sahada ve bütün çalışmalarında kadınlar ön planda. Adeta bir kadın hareketi imajı çiziliyor.
Diğer taraftan hemen her gün bakanlardan herhangi birini Iğdır sokaklarında görmek mümkün. Zengezur Koridoru’nun açılması için geri sayım sürerken Cumhurbaşkanı Erdoğan, belli ki işini şansa bırakmak istemiyor.
İttifak adayı Ülkü Hanım ise her ne kadar erkek hegemonyasına karşı mikrofon savaşı verse de proje tanıtım toplantısında mikrofonu uzun süre korumayı başardı.
Ancak bu kadar ihtimama rağmen çok büyük bir projesi henüz yok. Diğer tarafta muhalif adaylardan iki parti ön planda.
İYİ Parti adayı Gündüz Güneş Bey, açıktan mücadele etmeye gayret ediyor Ancak ekibinden yeterli desteği alamıyor. DEM Parti adayları ise ön seçim ile gelmiş olmanın verdiği rahatlık ile oylarını koruyabilmek adına agresif kampanyalarına devam ediyorlar.
Ancak muhalif parti adayların kutuplaştırma stratejisi halkı gücün yani iktidarın yanına itebilir.
Bir diğer Serhat Şehir Kars’ta ise Türkiye’ye örnek olacak seviyede alternatifli bir demokrasi şöleni yaşanıyor.
İktidar adayı Ötüken Bey’in ekibi kalabalık fakat liderlik özelliklerini henüz ön plana çıkaramadı.
En büyük dezavantajı olarak bir önceki dönemde yaşanan Murtaza Bey’in partiden ihracına kadar giden olaylar silsilesi.
Hele de Aynalı Köşk’ün satışı meselesi şehrin tarihi önünde kimsenin hesabını vermeyeceği bir vebal olarak karşımızda. Ötüken Bey’in avantajı ise MHP yönetimi ve bakanların bizzat destekte bulunmak üzere şehre gelmesi ve sürekli destek mesajları yayınlamaları..
Bir diğer kanattaki DEM Parti adayları ise Kars’ta ön seçime girmedi diye biliyorum. Son Belediye Başkanı Ayhan Bey’in boşluğunu doldurabilecek adayları sahaya süremediler.
Önceki dönemden kalan en büyük bagajları ise belediyenin logosundaki Atatürk amblemini değiştirme girişimleri idi.
Avantajları ise sahada güçlü bir örgütlenmelerinin olması. Kars’ta seçimin asıl güzelliği ise alternatif adayların fazlalığı…
İYİ Parti, Yeniden Refah, Deva ve CHP adayları gerektiği kadar dikkat çekebildiler. Kars’ta kazanabilecek güçlü adaylardan biri ise Gazi Kars İttifakı adayı Ayhan Bilgen…
İktidar ve muhalefete karşı durarak kutuplaştırma siyasetine hayır dedi. Ki Karslıların bütün siyasetçilerden beklentisi toplumu ayrıştırmamaları…
Ayhan Bey bunu okuyabilmiş ve ne İsa’ya ne de Musa’ya yaranmanın peşinde değil.
Doğru bildiği yoldan devam ediyor. Belediye Başkanlığı döneminde bütün parti gelir giderlini belediye binasına astıracak kadar şeffaf bir yönetimi yeniden vaat ediyor. Dezavantajı ise Atıf Özbey dışında ekibinin ilk seçimi olması…
Ayhan Bey’e şehri iki kutup arasına sıkışmışlıktan kurtarabilecek üslup ve değerleri yeniden hatırlattığı için teşekkür etmeliyiz. Yanlışı da olursa eleştirebilmeliyiz.
Zira Kars tartışmadan konuşabilmeyi, farklı ideolojilereden de olsa aynı düğünde, cenazede bir araya gelmeyi başara bilen insanların şehri! Kars bizim yarım kalan, hasretle gözümüzde tüten sevdamız. Gönül istiyor ki ruhumuza dokunan, sevgiyi önemseyen bir belediyecilik anlayışı yönetsin Kars’ı…
Uzatmayalım fazla; hayırlısı olsun demek için hayırlı olacak kavgadan gürültüden şehri uzak tutacak karakterlere ihtiyaç var. Kars yeterince acı çekti, çekiyor.
Değişmeyen tek gerçek var. Bütün bunlar olurken Iğdır da Kars da Kafkasya’daki kapının açılmasını, daha da önemlisi asgari ölçekte yıllardır verilemeyen hizmeti bekliyor.
YORUMLAR