İki tanrı var!

İki tanrıdan söz etmek gerekir: Biri devamlı emreden ve sürekli müdahale eden tanrı, diğeri bütün emirleri veren ve her şeye müsaade eden tanrı. Hangisi gerçek? Kaderci tanrı mı? Mutlak tanrı mı? Elbette mutlak olan Allah’tır… Sadece Ortadoğu’da değil dünyanın herhangi bir coğrafyasına indiğimizde gelişen ya da gelişemeyen tüm insanlığın temelinde bir tanrı ve din anlayışını […]

İki tanrıdan söz etmek gerekir: Biri devamlı emreden ve sürekli müdahale eden tanrı, diğeri bütün emirleri veren ve her şeye müsaade eden tanrı. Hangisi gerçek? Kaderci tanrı mı? Mutlak tanrı mı? Elbette mutlak olan Allah’tır…

Sadece Ortadoğu’da değil dünyanın herhangi bir coğrafyasına indiğimizde gelişen ya da gelişemeyen tüm insanlığın temelinde bir tanrı ve din anlayışını bulmak mümkündür. Rejimin ilk örneği olan din, varoluş amacı olan “devlet statüsünü” ortaya çıkarmayı ihmal etmemiştir hiçbir zaman…

Bunların içinde İslam en mühim örnektir. Geldiği her toplum ve coğrafyaya “devlet” kavramını ivedilikle dayatmıştır. Dayatmak da zorunda! Zira ivedi bir dayatma olmazsa bedevi bir hayat devamlı olurdu. En azından bugün için tanrıyı aramak, buradan anlamak lazım.

Peki, tanrı ne istiyor?

Kaderci bir yaklaşım bize doğrudan şu çıkarımı getirebilir: Allah ne emrederse o olur. O halde savaşları Allah mı diliyor? Masumların ölümünü, çocukların ölümü durmadan, sürekli ve artan bir şekilde olmasını Allah mı istiyor? Elbette Allah’ın her emrettiği olur ama Allah mı emrediyor acaba? Allah mı bunların hepsinin olmasını istiyor? Bu kadar masumun kanı kimin elinde? Emevî hanedanın zulmü meşrulaştırmak için ortaya attığı kaderci yaklaşım bugün zulmü meşrulaştırmıyor olabilir ancak mazlumu da kurtarmıyor. Neden mi? Çünkü yanlış kadere iman ediliyor. “Allah’ın dilediği olur, yapacak bir şey yok” düşüncesinin imanla hiçbir ilgisi yok.

Peki mutlak tanrı yani Allah ne istiyor? İdeal bir toplum için gerekli tüm emirlerinin yerine getirilmesini ister. İdeal bir toplum diyorum çünkü dinin gereği ideal bir birey kadar ideal bir toplum da yaratmaktır. İnsana bu emirleri verip ideal bir toplum yaratmalarını da kendilerine bırakmıştır. İnsanlığa ve insanlığın getirdiği her zulmü ve yanlışı Allah emretmemiş, böyle olmasını istememiştir. Daha manifest bir ifadeyle belirtmek gerekirse: “Allah emretmiyor, müsaade ediyor. Allah dilemiyor, izin veriyor.”

Kader varsa, budur. Kader yaşanılan tüm talihsizlikleri ve zulümleri Allah’a yıkmak değildir. Allah böyle istemiş, imtihandır demek değildir. Kader, Allah doğruyu emretmiş, yanlışı göstermiş ve insana akletmeyi öğütlemiştir, ben de biz de bizler de bunlar için mücadele vermek zorundayız düşüncesinin temel alanıdır. O temelden güçlü bir toplumun inşasıdır. Doğru kader budur. Doğru olan ideal bir toplumu Allah’a bırakmadan Allah’ın emirleriyle ortaya çıkarmaktır.

Yine söylüyorum: İki tanrı var! Biri, bizim yarattığımız ve bütün suçu üstüne yıktığımız tanrı! Diğeri de bizi yaratan ve dünyanın tüm dengesini bize bırakan tanrı yani Allah’tır.

Mutlak olan bizi yaratan Allah azze ve celledir.

Exit mobile version