Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
Sosyal Medya
Ali Parim

Siyaseti, Yeşilçam filmi izler gibi takip etmek…

Değerli okurlarım;

Hiç şüphesiz zor bir coğrafyada yaşıyoruz ve son birkaç yılımız da gerçekten çok daha zor geçti.

Çevremizdeki savaşlar, pandemi ve deprem felaketi hepimizi derinden sarstı. Şimdi 2025’e girdik. Yeni yılda dileğim hepimiz için sağlık, huzur ve mutluluk… Bunların kıymetini her geçen gün daha iyi anlıyoruz.

Sözü fazla uzatmadan bugünkü yazımın konusuna geleyim.

Bilirsiniz siyaset üzerine pek yazı yazan birisi değilim. Daha çok bölgesel meseleler ve medya üzerine kalem oynatmaya çalışıyorum. Ancak 2025’in ilk günlerinde siyaset üzerine de birkaç kelam etmek istedim.

Siyaset, geçmişten bugüne toplumsal yaşamımızın daima merkezinde yer aldı ve önümüzdeki süreçte de böyle devam edecek gibi duruyor.

Çok politik bir toplumuz. Siyasal gelişmeleri yakından takip etmeyi ve bu konular üzerine fikir beyan etmeyi seviyoruz. Hatta sadece fikir belirtmiyor bazen dozu aşıp süreci hakarete ve kavgaya kadar da götürebiliyoruz.

Hele bir de sosyal medya var yaşamımızda… Sanallığın sağladığı güvenli alan, birçoğumuzu daha fazla radikalleştiriyor. Yüz yüzeyken utanıp söyleyemeyeceğimiz pek çok sözü, sanal ortamda söylemekten hiç çekinmiyoruz.

Ancak bence toplum olarak en önemli sorunumuz siyaseti okumayı ve tartışmayı bilmemek…

Biz siyasal meseleleri Yeşilçam filmi izler gibi takip ediyoruz.

Yeşilçam filmlerini bilirsiniz; bir tarafta iyiyi temsil eden kahramanımız diğer tarafta ise kötüyü, kötülüğü temsil eden karakterler bulunur.

Bu filmlerde iyi ile kötü arasındaki sınırlar da oldukça belirgindir.

Desteklediğimiz iyi karakter halktandır. Saf ve dürüst bir kahramandır. Kötü karakter ise çıkarcı, bencil ve toplum normlarına karşıdır. Filmin sonunda özdeşlik kurduğumuz iyi karakter, kötü karakteri alt eder. İyi kazanır ve film mutlu sonla biter.

Kendimize ve yakın çevremize dönüp bakalım. Çoğumuzun siyaseti okuma biçimi tam da bu şekilde değil mi?

Savunduğumuz bir siyasi parti ve o partinin lideri var. İyiliği temsil eden taraf partimiz ve liderimiz… Diğer partiler ve liderleri ise kötülüğü temsil ediyor. Savunduğumuz partinin politikaları doğru, diğer partilerin politikaları ise yanlış ve art niyetli…

Desteklediğimiz partinin her eylemi ve söylemini kayıtsız şartsız savunuyor, rakip partiyi ise yine aynı sertlikte eleştiriyoruz.

Ne söylenildiğine odaklanmıyoruz, daha çok kimin söylediği ile ilgileniyoruz.

Bu bizi aslında bir çıkmaza sürüklüyor. Her koşulda partiyi ve lideri savunma güdüsü, bizi yeri geldiğinde hatalı, yanlış kararların da arkasında durma zorunluluğuna itiyor.

Ancak kişileri bir tarafa bırakıp olaylara, olgulara ve fikirlere odaklanabilirsek sağlıklı bir zeminde tartışabilmek de kolaylaşacak.

Siyaset bir Yeşilçam filmi değil. Partimiz ve liderimiz kusursuz iyi, diğerleri salt kötü olamaz.

Siyasette Cüneyt Arkın da yanlış yapabilir. Erol Taş’ın da iyi yanları olabilir.

Cüneyt Arkın’ı ne kadar sevsek de yanlışına yanlış diyebilmeli Erol Taş’ın da iyi niyetini göz ardı etmemeliyiz.

Siyasette “Mutlu Son” sanki o zaman mümkün!

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir