Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
Sosyal Medya
Mehmet Fatih Tekdağ

Deprem doğa olayı mı yoksa felaket mi?

Deprem, yerkabuğundaki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamlarda yaptığı sarsıntı olayına denir.

Depremin önlenebilmesi, öncesinden yeri ve zamanı bilinmesi en azından şu an ki teknoloji ile mümkün değildir.

Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası’na göre, ülkemizin %92’si deprem bölgeleri içerisinde bulunmaktadır.

Son 60 yıl içerisinde ülkemizde meydana gelen depremlerden dolayı; 60.000 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 125.000 kişi yaralanmış ve yaklaşık olarak 420.000 bina yıkılmış veya ağır hasar görmüştür.

Doğu Anadolu Bölgesi özelinde bakarsak Kuzey Anadolu Fay Hattı ile Doğu Anadolu Fay Hatları bu bölgede kesişmektedir.

Özellikle 24 Ocak 2020 yılında meydana gelen 6,8 büyüklüğündeki merkez üstü Elazığ Sivrice olan depremin
mevcut faylarını hareketlendirdiğini söyleyebiliriz.

Devamında da orta ölçekte birçok deprem oldu.

Birkaç gün önce de; Ermenistan’ın Türkiye sınırına yakın Shirak kentinde saat 21:25’te 5,3 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi.

Deprem Kars, Iğdır ve Ardahan gibi çevre illerde de hissedildi. Bölgemizde meydana gelen bu deprem yukarıda da ifade edildiği gibi, mevcut fay hatlarının yeniden hareketlendiğinin bir diğer kanıtıdır.

Bu ve öncesinde olan depremler maalesef ne ilk oldu ne de son olacak…

Deprem dediğimiz doğa olayı ne yazık ki ülkemizde felakete dönüşmekte, orta ve büyük ölçekli tüm depremlerden sonra can ve mal kayıpları yaşanmaktadır.

Depremi durdurmamız olanaksız, ancak yaratacağı kayıpları azaltabiliriz. Bu topraklarda “deprem olacak mı, olmayacak mı?” tartışmalarının kimseye fayda sağlamadığını ve çözüm olmadığını da biliyoruz.

Depremi felaket değil de hayatın normal akışında olan bir doğa olayı olarak karşılamak için, birçok çözüm önerisi mevcuttur.

Gelin depremi değil, yapılması gerekenleri konuşalım.

Yeni yapılacak yapıların; şehir imar planlarına uygun, kontrol ve denetim mekanizmalarının sağlam işletilerek denetlendiği yapılar olması gerekir.

Hastahane, okul, alışveriş merkezi gibi yapılarda deprem izolatörleri kullanılmalıdır. Bu izolatörler deprem anında yapıya geçecek deprem kuvvetini sönümleyip, azaltmaktadır.

İzolatör kullanılan bir bina, depremden en az şekilde etkilenmektedir.

Mevcut eski yapıların; uygun güçlendirme yöntemleri uygulanarak %90’nı kurtarılabilir.

Güçlendirme, daha az maliyetle daha hızlı sonuçlar elde etmemizi sağlamaktadır.

Bir yapının güçlendirilmesi ortalama 6 ay da tamamlanırken; yıkıp yeniden yapmak 2 yıl gibi uzun bir süreyi bulmaktadır. Ortalama bir güçlendirme maliyeti ise, yıkıp yeniden yapma maliyetinin %40’ından daha az.

Nitekim ülke olarak mevcut eski yapıların hepsini yıkıp yeniden inşa edecek kadar ne paramız var ne de o kadar vaktimiz.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER